Ana içeriğe atla

Çatalın tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Yemek yerken kullanılan, ekserî uzun dört dişli olan madeni alete çatal adı verilir.Çatal ilk kez olarak 11. yüzyılda, İtalya’da meyve yemek için kullanıldı. 1450′li yıllardan itibaren de, et yemeklerinde kullanılmaya başlandı. Avrupa’da çatalın kullanılıp yaygınlaşması 16. yüzyıldan sonra olmuştur. Daha önceleri altın, demir ve billurdan yapılan tipleri nadide eşyalardan sayılırdı. İngiltere’deki yemek masalarına ulaşması ise,
ancak 1620′li yıllarda oldu. On altıncı yüzyıl sonunda Fransa Kralı Üçüncü Henri et yerken çatal kullandığı için örf ve âdetlere uymadı diye çok tenkid edilmiştir. On yedinci yüzyılda kullanılanlar iki dişli ve menteşeli olduğundan ortadan katlanabiliyordu. O zamanlarda soylu ve asil bilinen Avrupalı ailelerde kullanılırdı.19. yüzyılın başına gelinceye değin, çatallar iki dişliydi. Daha sonra üç dişli çatallar moda oldu.
1880 yılından itibaren de dört dişli çatallar kullanılmaya başlandılar. İngiliz gemiciler ise, “erkekliğe yakıştıramadıkları” için 1900 yılına kadar çatala el sürmediler.
Bizde ise genellikle 19. yüzyıl sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz