Ana içeriğe atla

Cerrâhî tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Yaralanmaları veya hastalıkları operasyon (ameliyat) teknikleriyle tedâvi etme ilmi. Cerrâhî, dâimâ tıbbın en büyük konularından birisi olmuştur.
Zamânımızdan yaklaşık 4000 yıl önceki Mısırlılar, bilinen ilk cerrâhî çalışmaları yapmışlardır. Son 4000 yılda cerrâhî çok yavaş gelişme göstermiştir. Avrupa’da Rönesansla birlikte pekçok ilimde büyük ilerlemeler olurken, cerrâhî konusuna fazla eğilinmemiş ve cerrâhî müdâhaleler çok yerde berberler

tarafından yapılmaya devâm edilegelmiştir. Bu devirde yapılan cerrâhî müdâhalelerin sonucu hiç de yüz güldürücü olmayıp, ameliyatların çoğu ölümle netîcelenmekteydi.
Yedinci yüzyılda Avrupa, kilisenin tesirinde karanlık bir devir yaşarken, Müslüman âlimlerin orijinal çalışmalarıyle cerrâhî ilminde önemli ilerlemeler kaydedildi. Bu devirde yaşayan âlimlerden Râzî (850-923), karın yaralarının dikilmesinden ilk bahseden hekimdir. Râzî’nin El-Hâvî kitabı bütün tıp
bölümlerini, bu arada cerrâhîyi de içine alır. Bu hekim, Kitâbü’t-Tıbbü’l-Mansûrî adlı eserinin 7. cildini cerrâhîye ayırmıştır. Ebü’l-Kâsım ez-Zahrâvî (912-1013), İslâm tıbbında cerrâhîyle ilgili en önemli
eserleri yazmıştır. Ebü’l-Kâsım ez-Zahrâvî’nin Et-Tasrif-fi’t-Tıb adlı eseri iki bölüm olup, birisi genel
tıptan, ikincisi cerrâhîden bahseder. Bu eserde cerrâhın iyi anatomi bilmesine bilhassa işâret edilmiştir.
Karın cidarına dayanmış devasa bir karaciğer absesini ilk olarak cerrâhi usûllerle tedâvi eden bu
hekimdir. İslâm memleketlerinde bu devirlerde birçok ameliyat yapılabiliyordu. Râzî’nin yaptığı göz
ameliyatları meşhurdu.
Modern cerrâhînin başlangıcı: Modern cerrâhînin başlangıcı 1809 yılında Ephraim Mc Dowell
tarafından bir karın tümörünün başarıyla çıkarılması sayılabilir. Ortaya çıkan gerçek şuydu ki hasta
beklenenden çok daha uzun süre yaşamıştı. Ancak bu noktada cerrahları büyük problemler bekliyordu.
Çünkü hastanın ağrı duymasının önlenmesi ve ameliyat sonrası iltihap tehlikesinin ortadan kaldırılması
imkânı yoktu. 1840’ta üç Amerikalı (Crawford Long, William Morton ve Horace Wells) ve bir İngiliz
(Dames Simpson) ilim adamının çalışmaları cerrâhîde ölçülemeyecek fayda sağlayan anesteziyi
ortaya çıkardı. İngiliz cerrahı Joseph Lister’in ameliyat sonrası iltihapları önlemek için karbolik asit
tatbik etmesi, modern asepsi (mikroptan arıtma) tekniğinin başlangıcı sayılır. Anestezi ve asepsinin
keşfi, modern cerrâhîde en büyük gelişmelere zemin hazırladı. Yirminci yüzyılda bundan daha ileri
teknikler gelişti. Cerrahlar sinirsel veya kan kaybına bağlı olarak gelişen ve genellikle öldürücü olan
dolaşım zaafının (şokun) sebepleri ve tedâvî şekillerini öğrendiler.Patolog Karl Landsteiner’in kan
gruplarının esrârını çözmesi ve kan naklinin mümkün olması da cerrahlara ameliyatlarda büyük
yardımda bulundu. Yine 20. yüzyılda harâb olan doku parçaları yerine sun’î veya tabiî parçalar
kullanılmaya başlandı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz