Ana içeriğe atla

Demokrasinin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Halkın kendi kendini yönetmesi. Eski Yunancada “demos” halk ve “kratos” otorite demektir. İkisinin birleşmesinden “demokratia” sözü
meydana gelir. Buna göre, demokrasi, “halk idâresi”anlamındadır. Demokrasinin başlangıcı çok eski zamanlara kadar ulaşır. Fakat
bugünkü, anlayış şekline göre demokrasi, eski Yunanlılar zamanından sonra başlamış sayılır. Eski Yunan şehir, devletlerinin (sitelerinin) yönetim şekli, asıl demokrasiye örnek gösterilir.
O devirde henüz temsîlî sistem bilinmiyordu. Diğer taraftan nüfus da azdı. Bu sebeple doğrudan doğruya demokrasi
uygulaması yapılıyordu. Fakat, bunlarda tutsaklara (esirler) ve kölelere, diğerlerine verilen demokratik haklar verilmediği için, ayrıca kadınlara oy verme hakkı tanınmadığından bu devir demokrasisine, gerçek mânâda demokrasi denilemez. Bu demokraside, köleler, tutsaklar ve kadınlar hâriç herkes
oylamada hazır bulunur, yönetime de seçilebilirlerdi. Bu tür demokrasi, özellikle M.Ö. V. yüzyılda Yunanistan’da uygulanmıştır. Sonradan eski Yunan şehir sitelerinin ortadan kalkması neticesinde bu demokrasi akımı da durmuştur.
Yıkılan demokrasinin yerine aristokrasi geçmiştir. Bu ise, ülkeyi en seçkin kimselerin yönetmesi esasına dayanıyordu.
Romalılar, Yunanistan’a yakın olmaları sebebiyle demokrasiye yabancı değillerdi. Fakat bunlarda da oligarşik bir cumhuriyet vardı. Sonradan bu ülke imparatorluk yönetimine geçmiştir.
Daha sonra Avrupa’da feodal krallıkların ortaya çıktığını görüyoruz. On altı ve on sekizinci yüzyıllar
arasında bunların yerini de mutlakiyet idâreleri almaya başladı. Ortaçağda zaman zaman görülen
cumhûriyetlerin de demokrasi değil, oligarşi olduğu târihî bir gerçektir.
Aradan zaman geçtikçe mutlakiyet idârelerine karşı birçok ülkelerde hoşnutsuzluk başladı. Bu
hoşnutsuzluk 18. yüzyılda daha da büyüdü ve demokrasiye doğru adım atılmaya başlandı. Bunun ilk
semeresi Amerika’da görüldü. 1776 yılında İngiliz egemenliğinden kurtulmak gâyesiyle Amerikan
kolonileri birleşerek “Özgürlük Bildirisi” yayınladılar. Bu bildiri, demokrasi târihinin klasik belgelerinden
biridir. Bu daha sonra, 1787’de Amerikan Anayasası kabul edilerek, hükümetin halka baskı yapması
bu anayasa ile önlenmiştir. Bugünkü demokrasi târihin ikinci dönüm noktası kabul edilen 1789 Fransız devrimi ise, mutlakiyet
rejimine karşı bir ayaklanma şeklinde başlamış ve “İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi”nin
yayınlanmasını sağlamıştır. Neticede 1791 yılında kabul edilen Fransız Anayasası ile, yurttaşların
kânun karşısında eşit oldukları ilkesi kabul edilmiştir.
Batıda gerçek anlamda demokrasinin kapısını Fransa’nın açtığı kabul edilirse de, İngiltere, çok daha
önceleri, demokrasi biçimi idâreye daha yakın örnekler vermiş. Fransız devrimi yanında İngiltere’de
oligarşik bir yönetim biçimi vardı. Fakat aynı İngiltere’de 1688 devrimi sonunda kabul edilen anayasa,
demokrasinin gelişmesine açıktı. Anayasaya göre kralın gücü zayıflamış, yaşama ve mâliye kesinlikle
parlamentonun denetimindeydi. Bu anayasa sonradan 1832 ylında daha da demokratik hâle
getirilmiştir. Bu bakımdan bâzılarına göre klasik demokrasinin beşiği İngiltere’dir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz