Ana içeriğe atla

Ekmek Kızartma Makinesinin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

20. yüzyıla gelene dek, ekmek dilimleri bir çatalın ucuna takılarak, ateş üzerinde kızartılıyordu. Elektrikli ekmek kızartma makinesi,
ilk kez 1909′da New York’ta General Electric firması tarafından satışa çıkarıldı. Mika çubuklar altına sarılan çıplak bakır tellerden elektrik geçirilince, teller akkor haline geliyor ve mika çubukların üzerindeki ekmek dilimlerinin bir yüzleri kızarıyordu. Dilimler elle ters yüz ediliyor ve sonra da ikinci yüzleri kızartılıyordu. Ekmek diliminin iki yüzünü birden kızarttıktan sonra dışarı
fırlatan ilk kızartma makineleri ise, 1927 yılında, Minnesota eyaletinin Sti!lwater kentinden teknisyen Charles Strite tarafından gerçekleştirildi. Zemberekli bir zaman ayarlama aygıtı, çift yönlü ısı veren kızartma makinesinin içindeki ekmek dilimini, belirli bir süre sonra dışarı fırlatıyor ve ısıtıcıya gelen elektrik akımını da kesiyordu. 1930 yılında zemberek sistemi yerine termostat takılarak aygıt daha da geliştirildi. Ekmeğin yüzey ısısından etkilenen termostat,  belirli bir ısıya ulaşıldığında elektrik akımını kesiyor ve böylece dilimlerin doğal lezzeti de korunmuş oluyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz