Ana içeriğe atla

Lokantanın tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

“Champ d’Oiseau” adıyla Mösyö Boulanger tarafından 1765 yılında Paris’te açıldı. Dükkanın girişine Latince bir özdeyiş yazılmıştı: “Venite ad me, omnes qui stomacho laboratis et ego restaurabo vos.” Bu sözlerin anlamı şuydu: ‘Siz ey midesi guruldayanlar…Bana gelin, iyileştireyim.” Bu özdeyişteki “Restaurabo-iyileştirmek” sözcüğü, zamanla lokanta anlamında “restoran” olarak kullanıldı. Mösyö Boulanger’nin lokantasınin iç kısmı, üstü mermer masalarla süslenmişti.
Özel yemeği ise bir tür tavuk yemeği olan “Volaille au Gros Sel’di. Boulanger’nin bu girişiminin öncesinde, tavernalarda, hanlarda, aşçı dükkanlarında ve bazı kahvehanelerde yemek yenilebiliyordu. Ancak bunlar, bugünkü modern anlamıyla restoranların atası olarak sayılabilecek niteliklere sahip delillerdi. Mösyö Boulanger’nin lokantası başarılı olunca, kısa zaman içinde başka örnekleri de açıldı.1789 Devrimi sırasında, Paris’te 100 restoran vardı. 15 yıl sonra ilk lokanta rehberi “Almanach des Gourmands” (Damak Tadına Düşkünler Almanağı) adıyla yayınlandı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz