Ana içeriğe atla

Metreyi İlk kim buldu icat etti mucidi ödevi kısaca

Metreyi kim buldu
metreyi kim icat etti
metreyi kim bulmuştur
metreyi kim buldu ödev
metreyi kim buldu kısaca
metreyi kim bulmuştur ödevi

Temel uzunluk ölçü birimi. Bir ölçü birimi olup, genellikle desimetre,
santimetre ve milimetrelere bölünmüştür. Üst katları onar onar büyür, alt katları onar onar küçülür.
Dünyâda bütün metrelerin eşit olması istendiğinden bunu temin için bir örnek metre kabul edilir. Metre,
ekvatordaki dünyânın çevresinin kırk milyonda biri olarak târif edilmiştir. Örnek kabul edilen bu metreye
“etalon” denir. Platinden yapılan standart bu metre Fransa’da Sevres’de Milletlerarası Ağırlık ve
Ölçüler Bürosunun yeraltındaki mahzeninde saklanır.
Ekim 1960 yılında Paris’te toplanan on birinci Ağırlıklar ve Ölçüler Genel Konferansında, kripton 86
atomunun 2P10 ve 5d5 seviyeleri arasındaki geçişine tekabül eden ışımanın boşluktaki dalga boyunun
1.650.763,72 katına eşit uzunluk, metre için esas alınmıştır.
Metrenin as katları; desimetre (dm), santimetre (cm), milimetre (mm)dir. Üst katları ise dekametre
(dam), hektometre (hm), kilometre (km)dir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz