Ana içeriğe atla

Patlayıcıyı İlk kim buldu icat etti mucidi kimdir tarihi

Patlayıcı nedir türleri ilk kim buldu ve kullandı mucidi icadı

Patlayıcıyı kim buldu
İlk patlayıcı madde olan barutu kimlerin bulduğu kesin olarak saptanamamakla birlikte, 10. yüzyılda Çinliler, 13. yüzyılın sonundan itibaren de Araplar tarafından kullanıldığ. biliniyor. Avrupa ile ilgili araştırmalarda rastlanılan ilk kayıt ise, 1314 yılında İngiltere’ye bir gemi dolusu silah ve barutun geldiğidir. İtalyan kimyacı Asconio Sobrero, 1846 yılında nitrogliserini buldu.



Ancak, bu madde en ufak bir devinimde patladığından üretmek son derece rizikoluydu. 1866 yılında İsveç’te Immanuel Nobel ve oğlu Alfred, nitrogliserin üretimi için nispeten daha güvenli bir yöntem geliştirdiler. 1867 yılında Alfred Nobel, nitrogliserini, emici bir madde olan sodyum nitratla karıştırarak ilk “dinamit’i yaptı.

Dinamit ele alınabilecek kadar güvenliydi ama, patlayıcı gücünde bir eksilme yoktu. 1875 yılında da Alfred Nobel, jelatin dinamiti üretmeyi başardı. 1866’da Fransa’da amonyumpikrat kullanılarak güçlü bir patlayıcı yapıldı. Yine güçlü bir patlayıcı olan ve amonyumpikratta olduğu gibi patlatılabilmesi için bir detonatör gereken TNT (Trinitrotoluen) de 1863 yılında J.Wilbrand tarafından bulundu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz