Ana içeriğe atla

Cüzzamın tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Hansen basili adı verilen özel bir mikroorganizma tarafından meydana getirilen, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere
birçok sistem ve organı tutabilen, bulaşıcı ve müzmin bir hastalık. Diğer ismi “lepra” olan hastalığa eskiden “miskin hastalığı” denirdi.
Bu hastalık mîlâttan 1600 yıl kadar evvel Hindistan ve Mısır’da mevcuttu. Eski Yunanlılar ve Araplar da bu hastalığı tanıyorlardı. Cüzzam, Roma askerleriyle Avrupa’ya sirâyet etti.
Bilhassa Haçlı seferleri sırasında oldukça yaygın bir hâl aldı. Hastalık yaygınlaşmaya başladıkça cüzzamlılar âdetâ
lânetlenmiş kimseler olarak kabul edilip, sosyal hayattan tecrid edildiler. Hatta cüzzamlılara mahsus adalar vardı. Hastalar bu adalarda kendi hallerine bırakılmaktaydılar. Cüzzamlı hastaları toplayıp barındıran ve miskinhâne olarak bilinen kurumlar da vardı. On altıncı asrın başlarına doğru cüzzam Avrupa’da azaldığı için hastalar yeniden bâzı sosyal haklara kavuştular. Hastalık Îsâ aleyhisselâm zamânında çok yaygın olup, Îsâ aleyhisselâm mûcize olarak cüzzamlıları iyi ederdi. 
Hastalık âmili olan basil 1873 senesinde Hansen tarafından keşfedilmiştir. Bu basil birçok özelliği bakımından veremi yapan Koch basiline benzemektedir. Bu mikrop tabiatta sâdece insan vücudunda bulunmaktadır. Sun’î ve tabiî hiçbir yerde üretilememiş olup, yalnızca Güney Amerika’da yaşayan
“Armadillo” isimli hayvanda hastalık yapabilmektedir.
Bulaşmada hastalık âmilinin genellikle deri yoluyla alındığı kabul edilmektedir. Mikrobun alınabilmesi
için ise açık cüzzamlı denilen krop yayan hastalarla doğrudan doğruya ve sıkı temas şarttır. Hastalığın
bulaşması için basilin çocukluk yaşında alınması da şarttır. Büyük ihtimâlle ileri yaşlarda basillere karşı
meydana gelen direnç hastalığın ortaya çıkmasını engellemekte, fakat çocukluk yaşında henüz böyle
bir direnç gelişemediğinden basilin alınması ile yıllar sonra da olsa hastalık ortaya çıkmaktadır.Meselâ
30 yaşında cüzzam teşhisi konan bir kimse, cüzzam mikrobunu çocukluğunda almış demektir.
Cüzzamın kuluçka süresi oldukça uzundur. Bu süre iki seneden yirmi seneye kadar vücudun direncine
bağlı olarak uzayabilir. Cüzzam hastalığının tablosu vücudun direncine bağlı olarak birbirinden ayrılan
iki ana tip ve iki ara tipten meydana gelir. Ana tipler “Lepramatöz tip” ve “Tüberküloit tip” cüzzamlardır.
Ara tipler ise “Borderlein tip” ve “İndetermine tip” cüzzamlardır.
Lepramatöz tip cüzzam: Cüzzamın en kötü tipi budur. Vücudun direnci tamâmen kırıktır. Cüzzam
basilleri çok sayıda ve faaldir. Küçük, çok sayıda ve gövdede simetrik olarak yayılmış, sınırları keskin
olmayan, parlak bakır kırmızısı renginde lekeler sözkonusudur. Bu lekelerin olduğu deri bölgeleri
zamanla hissini kaybeder. Yüzde, ensede, uzuvlarda, memebaşı ve avret mahallinde yerleşen sert
açık kahverengi lekeler de söz konusudur ki, bunlara “leprom” ismi verilir. Yüzde, yerleştiklerinde
“arslan yüzü” denilen yüz görünümünü ortaya çıkarırlar. Lepromlar ayrıca “semer burun” denilen burun
çöküntüsüne, damak delinmesine, göz kapaklarının düşmesine, ses kısıklığına, parmakların
kendiliğinden kopmasına da yol açarlar. Lepromlar iyileşecek olurlarsa mutlaka yerlerinde iz bırakırlar.
Cüzzamın bu tipinde sinirler nisbeten daha az etkilenirler. Fakat organları hastalandırması daha sıktır.
Karaciğer giderek harap olabilir. Hayalar (erbezleri) etkilenerek kısırlık ortaya çıkar. Kemikler
etkilenerek derin kemik harabiyetleri gelişir. Göz etkilenerek körlük ortaya çıkabilir.
Tüberküloit tip cüzzam: Cüzzamın en iyi şekli budur. Bu tipte daha ziyâde çevresel sinir sistemi
etkilenmektedir. Yüz felci meydana gelebilir. El kaslarına gelen bâzı sinirlerin felci sonucu “pençe el”
görünümü ortaya çıkar. Ayağı kaldıran kasların felci sonucu hasta ayağının sırtına basar duruma gelir.
His sinirlerinin felci sonucu ısı temas ve ağrı hislerinin ortadan kalkması sözkonusudur. Böylece hasta
el ve ayağını koruyamaz, dolayısıyla yaralar açılır. Meselâ sigarası elini yakar ama hasta farkında
değildir. Ayrıca terbezleri de çalışamadığından deride kuruluk giderek artar ve deri dökülmeye başlar.
Bu sinirlerle ilgili belirtilerden başka deride dağınık olarak birkaç tâne küçük leke bulunabilir.
Borderlein tipi cüzzam: Lepramatöz ve Tüberküloit tipler arasında bir tablodur. Gelişim olarak iki
tipten birisine daha yakın olur. Hangi tipe doğru gidiyorsa o tipin özellikleri daha belirgin olmaktadır.
İndetermine tip cüzzam: Ekseriya bir tek leke şeklinde kendisini gösterir. His bozukluğu da gösteren
bu leke etrafa doğru yayılabilir veya ortası iyileşebilir.
Cüzzam sinsi ve yavaş seyirli bir hastalıktır. Tedâvi edilmeyen hastalarda bütün harabiyetler yavaş
yavaş ortaya çıkar. Cüzzamın klasik seyrinde bâzan âni alevlenmeler görülebilir. Genel durumda
bozulma yüksek ateş, bulantı, kusma, mevcut deri ve sinir bozukluğunda alevlenmeler veya yeni
bozuklukların ortaya çıkması şeklinde beliren bu yeni ataklara “lepra reaksiyonu” ismi verilir. Bunların
bir kısmı sonucunda hastalığın iyileşmesi ve gerilemesi görülürken bir kısmının sonunda da hastalığın
daha kötü bir safhaya girdiği görülür.
Korunma ve tedâvi: Yetişkinlere hastalığın bulaşması sözkonusu değildir. Ancak hastalara yakın
çevredeki çocukların hastalıktan korunması düşünülebilir. Bunun için BCG aşılamaları ve 2 yaşından
küçüklere haftada 5 mg ve 2 yaştan büyüklere de haftada 10 mg “Dapson” adlı ilaç verilebilir.
Çocukların hastalık olan çevreden uzaklaştırılmaları en uygun tedbirdir.
Cüzzam, ihbârı mecbûrî hastalık olup, tedâvi devlet eliyle ve ücret alınmadan yapılmaktadır. Tıbbî
tedâvi için sülfon tuzları kullanılır. Cüzamın tıbbî tedâvisi kadar cerrâhî tedâvisi, fizik ve pisikiyatrik
tedâvisi de çok mühimdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz