Ana içeriğe atla

Ateşli silahları İlk kim buldu icat etti mucidi kimdir tarihi

Ateşli silahlar nedir türleri ilk kim buldu ve kullandı mucidi icadı

Silahlara ilişkin ilk inandırıcı belgeler, 1326 yılına aittir. O yıl, Kral III. Edward’ın, ‘Walter de Milimete” adıyla yazdığı “Kralların Görevlerine Dair” (De Officiis Regum) adlı kitapta, bir masanın üzerine monte edilmiş güçlü bir silahın çizimleri yer aldı. Vazo biçimindeki bu silah, ucu iyi kızdırılmış bir demir çubukla ateşlendi ve dört dilli bir ok fırlattı.


Norfolk’ta Holkham Hall’da bulunan ve 1326-1327 yıllarına ait olduğu saptanan bir başka belgede de, bu silahın daha gelişmiş bir türünün çizimleri vardı. Çinlilerin ve Hindistanlıların Avrupalılardan çok daha önce ateşli silahlara sahip olduğuna ilişkin iddiaları kanıtlayan yazılı belgeler, hâlâ bulunamadı. Bu söylentiler, eski Doğu edebiyatından kaynaklanmaktadır. Ateşli silahlar, ilk kez 1520 yılında Çin’e Portekizliler tarafından tanıtıldı.

Bir savaş sırasında topların ilk kullanılması ise, 1331 yılında İtalya’da yaşandı. “Cividale” yi kuşatan Almanlar, bu İtalyan kentini top ateşine tuttular.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz