Ana içeriğe atla

Dedektifliği İlk kim buldu icat etti mucidi kimdir tarihi

DedektiflİK nedir türleri ilk kim buldu ve kullandı mucidi icadı

Dedektifliği kim buldu
İlk polis dedektifi Fransız Eugene François Vidoeq’tur. 1775 yılında Arras’ta doğan Vidocq, takma diş çaldığı için daha öğrencilik yıllarında hapishaneyle tanıştı. Banders adlı bu hapishane aynı zamanda delilerin tedavi edildiği bir bakımevi niteliğindeydi. Cezasını bitirdikten sonra Fransız Ordusu’na girdi. Ama çok geçmeden birliğinden kaçarak o zaman Fransa’
nın can düşmanı olan Avusturya Ordusu’nun saflarına katıldı. Bir süre sonra aradan da sıkıldı ve firar etti. Birkaç gün sonra kendini yeniden cezaevinde buldu. Lille Goal Hapishanesi’ni basarak suçluların serbest bırakılmasını sağlamaya çalışırken yakayı ele vermiş ve Brest Cezaevi’ne tıkılmıştı. Vidocq, Brest Cezaevi’nden üç kez kaçtı. İkisinde zincire vurulmuş olarak geri getirildi. Üçüncü yakalanışında, Paris polisinin önde gelen isimlerinden M. Henry’ye yaklaşarak, Brest’e atılmamak koşuluyla polis hesabına çalışmayı ve muhbirlik yapmayı önerdi. Yeraltı dünyasını Vidocq kadar tanıyan çok az insan vardı. Bu nedenle M. Henry, bu önerinin kıymetini bildi. Gerekli emirleri vererek, Vidocq’un Brest yerine La Force Gaol’e gönderilmesini sağladı. Vidocq, cezasının geri kalanını burada mahkûmların kaçış planlarını ilgililere bildirerek tamamladı. Cezaevinden çıktıktan sonra da polisin hesabına çalışmaya devam etti. O dönemde polise casusluk yapan karanlık insanlar, bu hizmetlerinin karşılığında kendi çevirdikleri işlerin görmezlikten gelinmesini isterlerdi. Vidocq ise, tamamen tersine hiçbir pis işe bulaşmamaya ve adının temiz kalmasına özen gösteriyordu. Sonunda, yeraltındaki dostları, bu özelliği nedeniyle Vidocq!un polisin adamı olmasından kuşkulandılar. Bu da onun gizli çalışmalarının sonu demekti. Ama M. Henry, böylesine bir yardımcıyı kaybetmek istemiyordu. 1812 yılında, cesur bir adım atarak, poliste suçların önceden önlenmesi için yeni bir şube kurdu ve “Surete” adı verilen bu örgütün başına Vidocq’u getirdi. Böylece eski hırsız, asker ve cezaevi kaçağı, para karşılığında tüm mesaisini suçluların yakalanmasına ve suçların önlenmesine ayıran ilk polis müfettişi oldu. Sûrete’de dört kişilik bir personel vardı ve bunların hepsi de Vidocq’un La Force Cezaevi’nde tanıdığı arkadaşlarıydı. Bizzat kendisi seçmişti onları. Sainte Anne Caddesi’nde küçük bir binada üslendiler. Bu denli küçük bir birlik, kent içindeki suç oranının büyük ölçüde azalması, Vidocq’un kullandığı bilimsel yöntemlerden kaynaklanıyordu. Vidocq, suçları çeşitli başlıklar altında tasnif etmiş ve hangi suçu kimlerin işleyebileceğini gösteren bir “sabıkalılar dosyası” düzenlemişti. Ayrıca, öteki tüm başarılı dedektifler gibi içgüdüsü ve önsezisi de kendisine çok yardımcı oluyordu. “Bir suçlunun yüzünü tümüyle görmeme gerek yok” demişti bir keresinde, “gözlerine bakayım yeter”. Vidocq, Surete’den emekli olduktan sonra, dedektiflik dünyasında ikinci yeniliği yaptı ve ilk özel dedektif bürosunu kurdu. Daha sonraki yıllarında yoksulluğun kucağına düştü ve 1855 yılında bir yoksullar evinde öldü.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz