Ana içeriğe atla

Gemiyi İlk kim buldu icat etti mucidi kimdir tarihi

Gemi nedir ilk kim buldu ve kullandı

Deniz, nehir ve göllerde yük ve yolcu taşımak
maksadıyla kullanılan araçlar.
Suda yüzebilen teknelerin, ilk defa ne zaman yapıldığına dâir târihî araştırmalar kesin bir bilgi
vermemekle berâber M.Ö. 3000 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Gemi ve gemi yapımından Kur’ân-ı

kerîmde de bahsedilmektedir. Mü’minûn sûresi 27’nci âyetinde: “Biz ona (hazret-i Nûh’a) şöyle vahy
ettik: Bizim nezâretimiz altında ve emrimizce gemiyi yap. Sonra azap emrimiz gelip de
tandırdan su kaynayıp fışkırınca (veya kazan kaynayınca) hemen ona her canlıdan birer çift
erkek ve dişi, bir de üzerine azap vâcib olandan başka, âile halkını koy. Zulüm yapanlar
hakkında da bana duâda bulunma, çünkü onlar boğulmuş olacaklardır.” buyrulmuştur.
Bu âyet-i kerîmede açıkça bildirildiği gibi Allahü teâlâ, Nûh aleyhisselâma gemi yapmasını emretmiş;
ona inananları ve her hayvandan bir çift alarak meşhur Nûh tufanı esnâsında bu gemide muhâfaza
etmiştir. Nûh aleyhisselâmın gemisinin ateş yanarak, kazanı kaynayarak hareket ettiğini, Kur’ân-ı
kerîm açıkça bildiriyor. İslâmî kaynaklar, geminin Irak’taki Cudi Dağına oturduğunu kaydetmektedir. Bu
dağın Ağrı Dağı ile herhangi bir alâkası yoktur. Gemidekilerin seksen kişi olduğu ve geminin üç katlı
yapıldığı, Arâis-ül-Mecâlis adlı eserde yer almaktadır.
Nûh aleyhisselâmın gemisinden herhangi bir kalıntı bu güne kadar ele geçmemiştir. Nûh
aleyhisselâmın yaşadığı zaman, târihî araştırmaların henüz ulaşamadığı kadar eskidir. Târihî belge ve
bilgiler ancak M.Ö. 3000’inci yıllara âit gemi ve gemi yapımından bahsetmektedir. Bu târihî
araştırmalardan çıkarılan bilgilere göre, ilk tekneler ağaç gövdelerinden oyulmak sûretiyle yapılmıştır.
Daha sonraları ağaçtan yapılmış kaburgalar üzerine deriler (postlar) sarılarak veya çeşitli ağaç lifleri ile
kapatılarak îmâl edilmiştir. Teknelerde hareket vâsıtası olarak kürekler kullanılmıştır. Önceleri tek
olarak kullanılan kürekler, sonraları iki veya çok sayıda olmak üzere arttırılmıştır. Kürekler, rüzgârın
itici güç olarak kullanılmaya başlamasından sonra da uzun zaman önemini korumuştur.
İlk yelkenlinin, Nil Nehrinde kullanıldığı söylenmektedir. Uzun zaman ticâret gemilerinde esas hareket
sistemi yelken, yardımcı hareket sistemi olarak da kürek kullanılmıştır. Savaş maksatlı gemilerde bu
durum tersine idi. Akdeniz’de ticâret maksatlı ilk büyük yelkenli gemiler (üç direkli) 18. yüzyılda
görülmeye başlanmıştır. Amerika’nın keşfiyle, büyük gemilerin yapılması önem kazanmış, devletler
gemi inşâsını desteklemiştir. İspanyollar büyük ve gösterişli gemiler yaparken, İngilizler küçük gemiler
inşâ etmişlerdir. Akdeniz’de denizci milletlerden bâzıları hem yük, hem de yolcu taşıyan gemiler
yapmışlardır. Bu tip gemilere o zamanlar “gali” adı veriliyordu. On sekizinci yüzyılın ortalarına kadar
kadırga denilen harp gemileri varlıklarını sürdürdü. Yelkenli gemiler 19. yüzyılın ortalarında en
mükemmel şekline ulaştı. Bu arada, Osmanlı Devletinin de önemli ticârî ve askerî gemi filosuna sâhib
olduğunu belirtmek gerekir. Bu hal, Osmanlının cihanşümûl bir devlet olma idealine bağlanır.
On sekizinci yüzyılın sonlarına doğru James Watt tarafından buhar makinalarının geliştirilmesiyle,
tecrübe için buharlı gemiler yapılmıştır. İlk olarak İskoçya kanallarında ve ABD’deki New Jersey
nehirlerinde bu tip gemiler çalıştırılmıştır. Ancak on dokuzuncu yüzyılın başlarında ticârî tatbikâta
geçilebilmiştir. Düzenli seferlere çıkan ilk buharlı geminin 1819 yılında Napoli donanmasından I.
Ferdinando olduğu bilinmektedir (Akdeniz’de). 1819’da odun yakan buharlı Savannah gemisi
Amerika’dan Avrupa’ya 25 günde gelmiştir. Ancak bu gemide buhar gücü yanında yelkenler de
mevcûd olup, yelken kullanılmadığı durumlarda buhar gücünden faydalanılmaktaydı. Yakıttan tasarruf
sağlamak için bu şekilde hareket ediliyordu.
Gemi yapımında uzun zaman ağaç kullanıldı. İlk sac gemi 1822’de inşâ edilen Aaron Manby’dir.
1838’de “Great Wester” gemisi târifeli Avrupa-Amerika seferleri yaparak, bu yolculuğu 15 günde
tamamlamıştır. 1845’de aynı firma “Great Britain” isimli zamânının en büyük gemisini inşâ etmiştir.
İngilizler Hindistan sömürgeleri için daha büyük gemilerin gerektiğine inanarak 1851’de 240 m
boyundaki demirden yapılmış “Great Eastern”i denize indirmişlerdir. Bu gemi ihtiyacından fazla kömür
taşıyabilmiş ve rastladığı gemilere de kömür verebilmiştir. Fakat ekonomik olmaması sebebiyle daha
sonra Kuzey Atlantik hattına alınmıştır. Ayrıca 1867’de Atlantik’i aşan telefon kablosunun
döşenmesinde kullanılmıştır.
Motor, ilk olarak 1912’de Seelandia isimli bir Danimarka gemisinde denenmiştir. Birinci ve İkinci Dünyâ
savaşlarında taraflar çok sayıda gemi kaybetmiş, bu yüzden de savaşlar sonunda serî halde gemi inşâ
etmişlerdir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz