Ana içeriğe atla

Pazılı (Puzzle) İlk kim buldu icat etti mucidi kimdir tarihi

Pazılı (Puzzle) nedir ilk kim buldu ve kullandı

Pazılı (Puzzle) Kim Buldu
Puzzle günümüzde milyonlarca hayranı ve bağımlısı olan bir bulmaca ve oyun çeşidi. 1763 yılında Londra’da, “Liberal ve Kibar Bilimlerle  Sanatların Efendileri ve Profesörlerince  Saygıdeğer Baylar İçin Hazırlanmış  Kılavuz” adlı bir kitap yayınlandı. Bu kitabın  bir bölümünde, coğrafya öğrenimini kolaylaştırmak  için, bir haritayı tahtadan küçük  parçalara bölen
John Spilsbury’den de söz ediliyordu.  Küçük tahta parçalarından oluşan bu  harita, aynı zamanda dünyanın ilk  parçalı bulmacasıydı.  Parçalan doğru olarak bir araya  getirildiğinde İngiltere ve Galler’i gösteren bu  haritayı, John Spilsbury, 1767   yılında, renkli  olarak bastırttı. Orijinali halen Hannas koleksiyonunda  bulunan bu ilk parçalı bulmacada,  her kent, ayrı bir  parçayı oluşturuyordu. Spilsbury,  daha sonra 30 ayrı harita daha çıkardı.  1782 yılında, Harrow School’a resim öğretmeni  olunca  bu işi bıraktı.




Spilsbury’nin tüm bulmacaları haritalardan  oluşuyordu ama, ilk resimli bulmacalar  da aynı yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıktı.  Hannas koleksiyonunda bulunan ve  1790’lardan kalan parçalı bulmacalar içinde  çok çeşitli tablolar vardır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pekmezin tarihi ilk kim buldu mucidi kimdir kim icat etmiş nerde nasıl icad etmiş

Pekmez çeşitli meyve sularının ateşte kaynatılarak koyulaştırılması sonucunda meydana gelen normalden biraz daha fazla koyu  kıvamda meyve suyudur. Pekmezin ilk yapılış tarihi çok eskilere dayandığından kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Bazı tarihi kaynaklarda Orta Asya’da yaşayan topluluklar arasında pekmezin var olduğu bilinmektedir. Pekmez Anadolu, Orta Doğu, Asya ve Güneydoğu Avrupa’da yapılan ve zevkle yenen bir ekmek katığıdır. Özellikle Türklerde pekmez yapımı çok ileri gitmiştir.

Sünnet mevlüdünde okunacak dua

Sünnet mevlüdünde okunacak dua اَعُوذُ بِالِّٰهل مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجي۪مِ بِسْمِ الِّٰهل الرَّحْمٰنِ الرَّحي۪مِ اَلْحَمْدُ رَبِّ الْعَالَم وَ الصَّ ةَالُ وَالسَّ مَالُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِه وَ اَصْحَابِهِ اَجْمَع رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق إِمَامًا اَللّٰهُمَّ أَكْثِرْ ماَلَهُ وَوَلَدَهُ وَباَرِكْ لَهُ في۪مَا أَعْطَيْتَهُ Okunuşu: “E’ûzü billâhi mineş-şeytânir-racîm. Bismillâhir-rahmânir-rahîm. Elhamdülillâhi rabbil-‘âlemin. Vas-salâtü ves-selâmü ‘alâ rasûlinâ Muhammediv ve ‘alâ âlihî ve eshâbihî ecma’în. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrate a’yunin vec’alnâ lil-müttekîne imâmâ. Allâhümme eksir mâlehû ve veledehû ve bârik lehû fî mâ a’taytehû.” Anlamı: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim Allah’ın adı ile. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Peygamberimiz Hz. Muhammed’e âl ve ashabının hepsine salât ve selâm olsun. Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı biz