Radar nedir ilk kim buldu ve kullandı
Radarı kim buldu
Uzaktaki hedefleri mikrodalga yansıtma metodu ile tespit eden cihaz. Radar cihazı ile karanlık bulut veya sis içinde olup görünmeyen cisimlerin durumu ve yeri mikrodalgalarla tâyin edilir. İlk adı “radiolocation” dur. Radar, İkinci Dünyâ Harbi sırasında geliştirilmiş ve
ismi “Radio Detection and Ranging” kelimelerinin büyük baş harflerinin biraraya getirilmesinden türemiştir. Bu İngilizce kelimeler, radar cihazının mikrodalgalarla hedefin mesâfesi, istikâmeti ve açısını bulduğu anlamına gelir.
Uzaktaki cisimleri tıpkı bir projektör gibi, fakat radyo frekanslarında aydınlatarak tespit eden bir teleskopa benzetilebilir. Halbuki ilk defâ Galileo tarafından 1610’da kullanılan teleskop, uzaktaki cisimleri tespit için cisimlerin yayınladığı ışınlara muhtaç ve ayrıca bunun frekansına bağımlıdır. Cihazın bir vericisi, bir de hedeften yansıyarak dönüp gelen mikrodalgayı alan alıcısı vardır. Görüntü televizyon ekranının benzeri katot ışınlı tüp üzerinde ışıklı noktalar hâlinde teşekkül eder.
Radarın keşfinde, gözü görmediği hâlde karanlıkta büyük ustalıklarla uçup, avını yakalayan yarasanın çok rolü olmuştur. Yarasa insan kulağının duyamayacağı ultrasonik ses frekansı yayınlayarak, yansıyan sesten hedefini görmektedir.
Radarın keşfi İkinci Dünyâ Harbi ile aynı zamana rastlar. Artan Hitler tehlikesine karşı olağanüstü “ölüm ışınlarını” bulma hülyâsının gerçekçi bir sonucu olarak ortaya çıkan radar, düşmanı uzaktan tespit edip ve görünmese bile bunu tahripte başarıyla kullanılmıştır. Yukarıda sözü geçen “ölüm ışınları” düşüncesi ise daha sonraları laserin keşfiyle tekrar canlanmıştır.
Harbin getirdiği bir silâh olarak ortaya çıkan radar, barış zamânında da birçok uygulama alanları bulmaktadır. Bunlara misal olarak gemilerin kesif sis içinde yönlendirilmesi, uçaklarda hedef bulma, kör uçuş ve kör inişin gerçekleştirilmesi ve fırtınayı tâkip sayılabilir. Radarla ilgili ilk deney 1935 Şubatında 49 m dalga boyunda çalışan bir CW (continuous waves= sürekli taşıyıcı dalga) radyo vericisiyle yapıldı. Yaklaşan bir uçağın 13 km’den tespit edilmesiyle ilk başarı sağlandı.
1935 Haziranında da ilk darbeli verici yapıldı ve denendi. 24 km mesâfedeki bir uçaktan yansıyan bir
takım işâretler sezildi. Darbeli verici işâreti hâlinde mesâfe, gönderilen ve alınan darbe arasındaki
zaman kayması ve dalgaların yayılma hızından hesaplanabilir. 50 m dalga boyunda çalışıldığında,
diğer radyo istasyonlarının karıştırması sebebiyle daha sonraki denemelerde, radar dalga boyu 25
m’ye değiştirildi. Daha kısa dalga boyu kullanmanın başka bir faydası da, aynı fizikî büyüklükteki bir
antenin yöneltilme özelliklerini geliştirmesiydi. 1935 Eylülünde mesâfede 70 km’ye, 1936 Martında ise
150 km’ye ulaşıldı.
Radar üzerindeki çalışmalara hem Avrupa hem de Amerika’da aynı yıllarda devam edilmiş, geliştirilen
örnekler ordu hizmetlerinde kullanılmıştır. İlk önce geliştirilen CW-radar daha hassas olmasına rağmen
mesâfe hakkında bir bilgi vermemekte, sâdece hedefin varlığını göstermektedir. Darbeli radarda ise,
gönderilen darbe bir anlamda işâretlenir ve hedeften yansıyıp tekrar alınana kadar geçen süreden
mesâfe kolayca hesaplanır.
Hâlen kullanılan birçok radar aynı temel esaslara göre, fakat gelişmiş bir doğrulukla çalışmaktadır.
Meselâ radardaki savaş sonrası ilerlemelerin en büyüğü elektronik bilgisayarların ortaya çıkmasından
sonra, muazzam hâfıza kapasiteleri ve hesaplama hızları sebebiyle işâret analizi alanında olanıdır.
Böylece yansıyan işâretler ayrıntılı olarak incelenebilmekte, hedefe âit birçok bilgi, çeşitli yollarla göz
önüne serilebilmektedir.
Radarın en anlamlı uygulamalarından biri olan haritalama radarında ise, mikrodalgalar kullanılmakta
ve sağlanan bilgilerden fotoğraf ve benzeri şekiller elde edilmektedir.
Bir radar sistemi, kullanıldığı yere bağlı olarak çeşitli şekillerde tasarlanabilir. Temelde bu, ya sürekli
dalga radarı veya darbeli radar olacaktır. Gözlenecek büyüklük bir polis radarındakine benzer olarak,
cismin hızı olabildiği gibi, cismin uzaklığı ve yüksekliği, uzaklığı ve hızı, uzaklığı ve yönü olabilir.
Dolayısıyla bu durumlardan herhangi biri için kullanılacak radar tipinin tek olduğunu söylemek güçtür.
Ayrıca, bir radar sistemi sâdece bir alıcı ve bir vericiden ibâret değildir. Radar sistemini; kullanılacak
frekans, atmosferin etkileri, hedeflerin ve bulundukları ortamın özellikleri gibi faktörler belirler.
Radarı kim buldu
Uzaktaki hedefleri mikrodalga yansıtma metodu ile tespit eden cihaz. Radar cihazı ile karanlık bulut veya sis içinde olup görünmeyen cisimlerin durumu ve yeri mikrodalgalarla tâyin edilir. İlk adı “radiolocation” dur. Radar, İkinci Dünyâ Harbi sırasında geliştirilmiş ve
ismi “Radio Detection and Ranging” kelimelerinin büyük baş harflerinin biraraya getirilmesinden türemiştir. Bu İngilizce kelimeler, radar cihazının mikrodalgalarla hedefin mesâfesi, istikâmeti ve açısını bulduğu anlamına gelir.
Uzaktaki cisimleri tıpkı bir projektör gibi, fakat radyo frekanslarında aydınlatarak tespit eden bir teleskopa benzetilebilir. Halbuki ilk defâ Galileo tarafından 1610’da kullanılan teleskop, uzaktaki cisimleri tespit için cisimlerin yayınladığı ışınlara muhtaç ve ayrıca bunun frekansına bağımlıdır. Cihazın bir vericisi, bir de hedeften yansıyarak dönüp gelen mikrodalgayı alan alıcısı vardır. Görüntü televizyon ekranının benzeri katot ışınlı tüp üzerinde ışıklı noktalar hâlinde teşekkül eder.
Radarın keşfinde, gözü görmediği hâlde karanlıkta büyük ustalıklarla uçup, avını yakalayan yarasanın çok rolü olmuştur. Yarasa insan kulağının duyamayacağı ultrasonik ses frekansı yayınlayarak, yansıyan sesten hedefini görmektedir.
Radarın keşfi İkinci Dünyâ Harbi ile aynı zamana rastlar. Artan Hitler tehlikesine karşı olağanüstü “ölüm ışınlarını” bulma hülyâsının gerçekçi bir sonucu olarak ortaya çıkan radar, düşmanı uzaktan tespit edip ve görünmese bile bunu tahripte başarıyla kullanılmıştır. Yukarıda sözü geçen “ölüm ışınları” düşüncesi ise daha sonraları laserin keşfiyle tekrar canlanmıştır.
Harbin getirdiği bir silâh olarak ortaya çıkan radar, barış zamânında da birçok uygulama alanları bulmaktadır. Bunlara misal olarak gemilerin kesif sis içinde yönlendirilmesi, uçaklarda hedef bulma, kör uçuş ve kör inişin gerçekleştirilmesi ve fırtınayı tâkip sayılabilir. Radarla ilgili ilk deney 1935 Şubatında 49 m dalga boyunda çalışan bir CW (continuous waves= sürekli taşıyıcı dalga) radyo vericisiyle yapıldı. Yaklaşan bir uçağın 13 km’den tespit edilmesiyle ilk başarı sağlandı.
1935 Haziranında da ilk darbeli verici yapıldı ve denendi. 24 km mesâfedeki bir uçaktan yansıyan bir
takım işâretler sezildi. Darbeli verici işâreti hâlinde mesâfe, gönderilen ve alınan darbe arasındaki
zaman kayması ve dalgaların yayılma hızından hesaplanabilir. 50 m dalga boyunda çalışıldığında,
diğer radyo istasyonlarının karıştırması sebebiyle daha sonraki denemelerde, radar dalga boyu 25
m’ye değiştirildi. Daha kısa dalga boyu kullanmanın başka bir faydası da, aynı fizikî büyüklükteki bir
antenin yöneltilme özelliklerini geliştirmesiydi. 1935 Eylülünde mesâfede 70 km’ye, 1936 Martında ise
150 km’ye ulaşıldı.
Radar üzerindeki çalışmalara hem Avrupa hem de Amerika’da aynı yıllarda devam edilmiş, geliştirilen
örnekler ordu hizmetlerinde kullanılmıştır. İlk önce geliştirilen CW-radar daha hassas olmasına rağmen
mesâfe hakkında bir bilgi vermemekte, sâdece hedefin varlığını göstermektedir. Darbeli radarda ise,
gönderilen darbe bir anlamda işâretlenir ve hedeften yansıyıp tekrar alınana kadar geçen süreden
mesâfe kolayca hesaplanır.
Hâlen kullanılan birçok radar aynı temel esaslara göre, fakat gelişmiş bir doğrulukla çalışmaktadır.
Meselâ radardaki savaş sonrası ilerlemelerin en büyüğü elektronik bilgisayarların ortaya çıkmasından
sonra, muazzam hâfıza kapasiteleri ve hesaplama hızları sebebiyle işâret analizi alanında olanıdır.
Böylece yansıyan işâretler ayrıntılı olarak incelenebilmekte, hedefe âit birçok bilgi, çeşitli yollarla göz
önüne serilebilmektedir.
Radarın en anlamlı uygulamalarından biri olan haritalama radarında ise, mikrodalgalar kullanılmakta
ve sağlanan bilgilerden fotoğraf ve benzeri şekiller elde edilmektedir.
Bir radar sistemi, kullanıldığı yere bağlı olarak çeşitli şekillerde tasarlanabilir. Temelde bu, ya sürekli
dalga radarı veya darbeli radar olacaktır. Gözlenecek büyüklük bir polis radarındakine benzer olarak,
cismin hızı olabildiği gibi, cismin uzaklığı ve yüksekliği, uzaklığı ve hızı, uzaklığı ve yönü olabilir.
Dolayısıyla bu durumlardan herhangi biri için kullanılacak radar tipinin tek olduğunu söylemek güçtür.
Ayrıca, bir radar sistemi sâdece bir alıcı ve bir vericiden ibâret değildir. Radar sistemini; kullanılacak
frekans, atmosferin etkileri, hedeflerin ve bulundukları ortamın özellikleri gibi faktörler belirler.
Yorumlar
Yorum Gönder